Sonuca bakıp Trabzonspor cephesinde “her şey yolunda mı?” diye sorsanız, “gol öncesi ve sonrası hikayeye bakın” derim. Kazanırsın, kaybedersin. Lakin bir oyun karakterin olur. Trabzonspor’da yük bazı isimlerin kişisel çabası ve yeteneğine kalmış. Çalım atacak, adam eksiltecek, kaleyi düşünecek, duran toplara kafa vuracak, rakibin zaaflarını değerlendirip gol bulacaksın.
Bu takım futbolcu kalitesi olarak ligin ilk dört ekibi içinde yer alır. Ancak ekip hüviyeti eksik. Samsunspor önünde 21. dakikaya kadar bırakın pozisyonu, rakip kaleye şutu yoktu. Helvanın malzemesi hâlâ eksik.
Geçen hafta da yazdım. Onuachu gibi hücumcun var, ancak orta yapamıyorsun. Hasbelkader bir köşe vuruşu veya frikik bulacaksın ki, Nijeryalı kendini hatırlatsın. Önce Bakasetas- Benkoviç, sonra Visca- Onuachu iş birliği ve goller. Tamamen doğaçlama. Teknik kadro aylardır buna çalışıyorsa, eksikleri kim, nasıl tamamlayacak, gelişim nasıl sağlanacak, merakımdır?
Gollere kadar ne oynadı bordo-mavili ekip? Yan pas, geri pas ve meşhur “geçiş oyunu” denemeleri. Bu takımı özgür bırakırsan, kim ne yapabileceğini az-çok bilir!
İkinci bölüm, skorun verdiği cesaretle iki takım açısından da ofansif düşünmeyi gerektirdi. Riskler alındı, oyun disiplini kayboldu. Bu tempoda Trabzonspor’un fazlasını yapması beklenirdi. Fırsat da buldu. İyi de, bunları denemek için önce üç puanı cebe koyma lüksü mü gerekiyordu? Zor günler ve zamanlarda ne olacağını görmek, taktiksel bir sır mı yoksa?
Ve son dakika penaltısı? Rakibi çok zorlayan konuk ekibin sayısı erken gelse, kimin kabusunu olurdu hakemin bitiş düdüğünü beklemek?
Sayın Avcı “dış sesleri” çok önemsemeye başlamış. Gereksiz alınganlık içinde. Oysa kimin ne söylediğine kafayı takmak yerine, sahaya odaklanan, eleştiriye açık hoca profili daha pozitif ve yararlı olur düşüncesindeyim.