CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla Cumhuriyet gazetesine yazdığı köşe yazısının ikinci bölümünü kaleme aldı. Kılıçdaroğlu, “Ahlaksızlığın kurumsallaşması” başlıklı yazısının ‘Ahlak ve havuz medyası’ ara başlığı altındaki ikinci bölümünde İlahiyatçı Hayrettin Karaman’ı hedef aldı. Kılıçdaroğlu, Karaman’ın Yeni Şafak’taki “Kötüyü Ayıklamak” başlıklı yazısını eleştirdi. İşte Kılıçdaroğlu’nun yazısındaki o bölüm:
“Geldiğimiz noktada Saray’da itibar görenler için artık hiçbir şey yasadışı değil, çünkü bunlar için ortada yasa diye bir şey bırakılmadı. O kadar ki önce devlet yöneticileriyle temel atıp sonra “Yahu temel attık ama temelini attığımız yatırımın ihalesini yapmamışız” deyip göstermelik ihale ile aynı müteahhide işi verenler için ahlak da yoktur, yasa da yoktur. Çünkü devleti soymada artık geçerli olan ahlaksız çıkar birliğidir. Yani taşlar bağlanıp, köpekler serbest kalınca devleti tokatlamak, devlet malına çökmek, kanunsuz iş yapmak, karapara aklamak sıradanlaştı. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, buyrukla idare edilen, üçüncü dünya ülkesine dönüştürüldü. (Bu yasadışı ihalede cesaretle muhalefet şerhi yazan bürokratı kutlamak isterim)
Devletin daha kolay soyulması ve kamu kaynaklarının rahatça talanı için, bürokraside liyakat sonlandırıldı. Saray’a yani tek adama sadakat geçer akçe oldu. Devlette; siyaset ve bürokrasi arasındaki dengeyi sağlayan müsteşarlık makamı kaldırıldı. Saray bürokrasisi, bakanlık ve taşra bürokrasisinin yerine geçti. Saray idaresinde “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” anlayışı hâkim kılındı. Böylece tek kişilik yürütme organı, ahlaksızlığın kurumsallaşmasında öncülüğü yaptı… Devlet yönetiminde ahlaksızlığın kurumsallaşmasına meşruiyet kazandırma rolü de “havuz medyası”na ve onun bazı yazarlarına verildi. Bakınız Yeni Şafak yazarlarından bir ilahiyatçı (Hayrettin Karaman) “Kötüyü Ayıklamak” başlığıyla çıkan yazısında ne diyor: (14 Haziran 2019) “… ahlak, liyakat, adalet, hakkaniyet bakımından arızalar, eksikler, çürüklükler oluyor, iyi niyetli bazı insanlar da… Doğrucu Davutluk adına olur olmaz zamanlarda biraz da abartarak ve genelleme yaparak şikâyetlerini yayıyorlar.
Dostlar; Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak, akla ve hikmete uymaz. Savaş sırasında adi suçluların cezası infaz edilmez ve biz zalimlerle savaş halindeyiz. Doğrucu Davutluk adına düşmana fırsat vermek ve bindiğimiz dalı kesmek de makul ve meşrudur diyemem!”
Evet, Yeni Şafak’ta böyle diyor bu ilahiyatçı… Sözde ahlakı en iyi bilmesi ve öğretmesi gereken kişi… Bu ne demektir? “Her türlü ahlaksızlığı görmezden gelin, devleti soyanların bir bildiği, ahlaksızlığın da bir hikmeti vardır” anlayışını toplumun hafızasına yerleştirmek demektir. Yani ahlaksızlığa rıza üretmeye çalışmaktır. Ne adına, kim için? Yanıtı biliniyor, din adına, Saray için…
Akif Beki’nin dediği gibi bunlar, “İktidar mücadelesini din mücadelesi, siyasi rakibi din düşmanı, muhalefeti zulüm ordusu, seçimi de din savaşı gibi…” görüyorlar. Bu anlayışta ahlakın zerresi var mı? Yok, çünkü onlar ahlakın en büyük değer olduğunu çoktan unuttular, ahlaksızlığı erdem olarak topluma sunmaya başladılar. “