Merve Kara-Kaşka
BBC Türkçe
Uzunca bir süredir “güneş zengini” olduğu düşünülen Türkiye, bugün yıllık güneşlenme süresinin daha az olduğu Polonya ve Ukrayna gibi ülkelerle aynı seviyede güneş enerjisi üretiyor. BBC Türkçe, güneş enerjisinin üretiminde Türkiye’nin neden rüzgarın gerisinde olduğunu ve nasıl hızlanabileceğini araştırdı.
Güneş, Türkiye’de muhtemelen en bol bulunan, ülkenin güneyinden kuzeyine her yerinde enerji üretme potansiyeli olan en ucuz kaynak.
Buna karşın Türkiye’de güneş enerjisi üretiminin toplamdaki payı yüzde 5 ile sınırlı. Kıyas için rüzgar enerjisinin payı yüzde 11.
Türkiye’nin güneşten enerji üretimi son on yılda görülmemiş bir hızla arttı ve bu hızlanmanın sürmesi öngörülüyor.
Yeni güneş yatırımları için makroekonomik belirsizlik ve finansman en önemli sorun olarak görülüyor.
Türkiye’de güneş enerjisi üretimi neden rüzgarın gerisinde?
Güneş enerjisinden elektrik üretiminin birim maliyeti diğer enerji türlerine göre en düşük seviyede.
Dünyanın en büyük bağımsız yatırım bankalarından Lazard’ın bu yıl yayımladığı analizde, ilk yatırım maliyeti, işletme ve bakım masrafları, yakıt giderleri dahil edilerek yapılan hesaplamalara göre, bugün megawatt (MW) saat başına güneşin maliyetinin 24 dolar, nükleerin 31 dolar, doğal gaz santralinin 39 dolar ve kömürlü termik santralinin 52 dolar.
Güneş enerjisi maliyetlerinin son 15 yıldır hızlı bir şekilde düşmesi Türkiye’deki üretime de yansıdı.
Rüzgar ve güneş enerjisinin toplam elektrik üretimindeki payı 2010’da sadece yüzde 1,4’ken, 2021’de yaklaşık yüzde 13’e ulaştı ve 2023 itibarıyla yüzde 16’ya yükseldi.
Bu yükseliş ağırlıkla rüzgar enerjisi üretiminden geldi. 2023’te Türkiye’de rüzgar enerjisinin üretimdeki payı yüzde 11’e ulaşarak Fransa ve İtalya’yı geride bıraktı.
Buna karşın güneşin payı yüzde 5 ile sınırlı kaldı ve Polonya ile Ukrayna gbi ülkelerle benzer oranlarda güneş enerjisi üretti.
Bunun sebeplerinden biri Türkiye’nin rüzgar yatırımlarına güneşten daha önce başlamış olması.
Buna ek olarak, rüzgar ve güneşte üretilen enerji miktarı, kurulu güçle aynı anlama gelmiyor.
Zira, Türkiye’nin rüzgar ve güneş santrallerinin kurulu güçleri birbirine yakın.
Türkiye’nin rüzgarda 11 bin 602 MW; güneşte 10 bin 899 MW kurulu gücü var.
Ancak enerji santralleri her zaman tam kapasite çalışmıyorlar. Bir santralin ne kadar sıklıkta tam güç çalıştığı kapasite faktörüyle ölçülüyor.
Türkiye’de güneş santrallerinin kapasite faktörü ortalama yüzde 20 seviyelerindeyken rüzgarda bu oran ortalama yüzde 30’larda gerçekleşiyor.
Türkiye’de güneş enerjisinin payı ne kadar artacak?
Ember’ın derlediği verilere göre Türkiye 2022-2025 yılları arasında her yıl 2,8 GW’lık; 2030-2035 yılları arasında 4 GW’lık güneş kapasitesi artışı öngörüyor.
Türkiye’nin bu yıl yayımladığı Ulusal Enerji Planı, güneş enerjisinin payının önümüzdeki on yılda rüzgarı geçeceğini öngörüyor.
Planda 2035 yılında güneş enerjisi üretiminin 52.9 GW’a; rüzgarın 29.6 GW’a çıkarılması amaçlanıyor.
Bu artış, güneş enerjisinin Türkiye’deki tüm elektrik üretimi kaynakları arasında en büyük kurulu güce sahip olması anlamına geliyor.
Enerji alanında çalışan düşünce kuruluşu Ember’ın analizine göre Türkiye’nin güneş enerjisindeki hedeflerine ulaşabilmesi için yeni güneş santrali kurulumlarının hızını “hemen arttırması” gerekiyor.
Son beş yılda ülkede yılda ortalama 1,2 GW’lık yeni güneş santrali kuruldu.
Planda 2022-2025 yılları arasında her yıl 2,8 GW’lık güneş kapasitesi artışı öngörülürken, 2030-2035 yılları arasında her yıl eklenecek yeni güneş santrali kapasitesinin 4 GW’a ulaşması hedefleniyor.
BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan ODTÜ Güneş Enerjisi Uygulama ve Araştırma Merkezi (GÜNAM) Koordinatörü Doç. Dr. Talat Özden, Türkiye’de “kurulum kabiliyeti ve GES malzemeleri açısından bir eksik olmadığını” söylüyor ve depolamalı tesislerin kapasite artışını hızlandıracağını belirtiyor:
“Elektrik şebekesindeki bazı teknik nedenler hızla yaygınlaşmasını zorlaştırıyor.
“Özellikle güneşten elektrik üretimi kesikli bir enerji formu olduğu için (geceleri üretimin olamaması) kurulumu yapılan sistemin şebeke bağlantısını zorunlu kılıyor.
“Ülke olarak güneşteki kurulu gücünüz kadar geceleri enerji sağlayacak başka santral türlerini devrede tutmak zorunda kalıyorsunuz. Rüzgar için de böyle bir durum mevcut. Hem şebekedeki teknik gereksinimler hem de güneş enerjisinin bu durumu kapasite artışının yavaş ilerlemesine neden oluyor”.
Türkiye’de geçen sene yapılan düzenlemeler depolamalı rüzgar ve güneş santrallerinin devreye alınması mümkün hale geldi.
Doç Dr. Özden, “Böylece güneş enerjisinin bu olumsuzluğu da büyük ölçüde ortadan kalkacağından daha hızlı yaygınlaşma olacağı söylenebilir” diyor.
2035’e kadar kapasite nasıl artırılacak?
Türkiye güneş enerji santralleri (GES’ler) bu zamana kadar genellikle çatı ve arazi kurulumlu olarak yaygınlaştı.
Bazı uzmanlar Türkiye’nin yeni santral kurulumlarının nasıl gerçekleşeceği konusunda “daha net bir plana” ihtiyacı olduğunu savunuyor.
BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ember Türkiye, Ukrayna ve Batı Balkanlar Bölge Lideri Ufuk Alparslan, Türkiye’nin 12. Kalkınma Planı ve Ulusal Enerji Planını işaret ederek, “planlarda hangi politika değişikliğiyle kurulumların hızlandırılacağını göremiyoruz” diyor ve ekliyor:
“Ayrıca bu kapasitelerin ne kadarının arazide, ne kadarının çatılarda, ne kadarının su yüzeylerinde kurulmasının planlandığı da belli değil.
“Türkiye’nin çatı üstü ve yüzer güneş santrallerinin önünü açmak için herhangi bir politikası yok. Oysa her ikisinde de çok yüksek bir potansiyelimiz var.”
Son yıllarda GES’lerin tarım alanlarından göl-gölet ve denizlere, binalardan araçlara entegrasyonu konusunda önemli ilerlemeler sağlandı.
Doç Dr. Özden, entegrasyonu, “güneş panellerinin çatı gibi herhangi bir yüzeyin üzerine konulması değil ilgili yüzeyin bizzat güneş panelleri ile yapılması” olarak açıklıyor ve ekliyor:
“Bir başka deyişle, panellerin uygulama yapılacak alanda yapı malzemesi olarak (bizzat çatı veya cephe malzemesinin kendisi olarak vb.) kullanılması”.
Türkiye’de GES entegrasyonu alanında çalışan özel şirketleri var ve bazı tarım projeleri devreye alındı.
ODTÜ GÜNAM’ın da üzerinde çalıştığı projelerden biri bu yılın ortasında Ankara, Ayaş’ta devreye alınan tarıma entegre güneş enerjisi santrali (Tarım GES) olmuştu.
Endonezya’da 192 megawatt (MWp) kapasiteli yüzer GES, Cirata barajının üzerine kurulu.
Proje kapsamında 1,5 dönüm alan üzerine yaklaşık 4,5 metre yükseklikte güneş panellerinin olduğu TarımGES sistemi kurulmuştu.
Panellerin altında domates, biber, salatalık, havuç, ıspanak ve kırmızı lahana üretimi yapılmaya başlandı.
Henüz hasat sezonu tamamlanmadığı için verimlilik hesaplamalarının tamamlanmadığını söyleyen Özden, “TarımGES’in hangi ürünlerle uyumlu olduğu belirlenerek, tekno-iktisadi analizleri ile birlikte” projenin sonuçlarını açıklayacaklarını belirtiyor.
Özden’e göre entegrasyon projelerinin etkisi enerji üretimiyle sınırlı değil:
“Artan küresel ısınmanın tehdidi altında olan tarım üretiminin, TarımGES’ler ile kontrollü bir kısmi gölgeleme yaparak verimliliği artabilir ve daha az sulama ile tarımsal faaliyetler yürütülebilir.
“Bununla birlikte, aynı alan üzerinde enerji üretilerek arazinin ikili kullanım verimi artırılırken çiftçinin girdi maliyetleri de önemli ölçüde azaltılabilir.
“Benzer durum binalara entegrasyon başta olmak üzere diğer entegrasyonlar için de geçerli.
“Yakın gelecekte yaşamın birçok alanına entegre edilmiş güneş panelleri göreceğimize inanıyorum”.